ben hergün bunu farkediyorum işte, mecburen farkettiriyorlar, hizmet
sektöründeyim çünkü. işimiz bu birilerinin özellikli oluşuna katlanmak,
kaprisler, buyurular, emirler, hanımlar, beyler, istekler, arzular...
efendim başka bir emriniz? tabi efendim yarın şirketinizdeki ihale
öncesi gerekli şartnameleri hazırlar, noter onayından sonra müdür bey'e
tastik onay yaptırarak sekreterinize bırakırım..
kendinin
sıradan biri olduğunu fark etmek özel olduğunu sanmak kadar gerizekalıca
olmayan bir gerçekliktir. beklentileri azaltır, baskıyı yok eder,
rahatlatır, soluklaştırır. bir daha asla hayal kırıklığı yaşamazsınız
kendinize dair, çünkü sıradan olduğunuzu keşfettiğinizde yaşanabilecek
en büyük hayal kırıklığını yaşamışsınızdır zaten ve bundan ötesi
acıtmaz.
insanın üniversiteyi bitirip istediği işi yapmaya
başladıktan 4-5 sene sonrasına tekabül ediyor. sonra düşünürsün ömrünün
30-35 yılını böyle mi geçireceğim diye. işte tamda burada yüzleşiyorsun
bu gerçekle. kendinin sıradan biri olduğunu fark etmek çok fazla empati
yapınca farkına varılandır. kötüdür. depresyona sokar. hele sosyalleşmek
adına sevmediğin insanlarla zaman geçirmek zorunda kalıyorsan kendini
mok gibi hissediyorsun.
bu hissedişten sonra kendinin sıradan
biri olduğunu fark etmek hayallerden yavaş yavaş vazgeçilmeden hemen
öncesine de ayrıca tekabül ediyor. japonya'da iş aramaktan, otostopla
kübaya gitmekten, evde taze fasulye yerine çin yemeği yapmaya
çalışmaktan, beslemek için satılık iguana aramaktan, uzakdoğulu ya da
zenci sevgili arayışından, senden başkasının okumadığı dergilere
abonelik ücreti ödemekten vazgeçildiği andır.
evet, hayat kısa ama beyhude yere yormamak lazım bünyeyi; farklılık uğruna kafayı bite sokmamak lazım.
belki de naif değişikliklerle arada sıradanlığı kırmak daha caziptir.
ne adamlar gördüm bir sene korede yaşamış mesela; tek tespiti; -abi yemekleri çok kötü- oluyor.
dünyanın diğer ucunda olan; ismini, yüzünü bilmediğiniz kişinin sizin
için önemsiz olduğu kadar önemsiz olduğunuzu idrak ettiğiniz anda başlar
sıradanlaşmanız. en ünlülerin, en popüler insanların dahi öldükten bir
hafta sonra akıllardan, dillerden nasıl silindiğini gördüğünüz zaman,
yüz yıl önce birilerinin de sizin gibi birşeylerin kavgasını verdiğini,
yüz yıl sonra kendinizden de hiçbir iz kalmayacağını düşündüğünüz zaman
ve en iyisi sıradan bedeninizle, duygularınızla, zihninizle, ruhunuzla
bu dünyaya birşeyler katarak ayrılmaktır bana göre. hayatın hepsi bu
kadar işte. bu bir nevi aydınlanmadır. ne kadar erken yaşanırsa o kadar
iyidir. bundan sonra hayatınıza gerçekten şekil verebilirsiniz. Ha birde
-korede sokaklar çok pis kokuyor abi-
çok güzel :::)
YanıtlaSil