7 Ocak 2014 Salı

72 kg olma çabaları :/

Vücut geliştirme bağımlılık yapan bir spormuş ya la:S dışarıda yağmur yağıyor, hava kararmak üzere; mesainin bitmesine dakikalar var. normalde iş çıkışı eve gidilecek, evin ihtiyaçları markette giderilecek, poşetlerle eve doru yol alırken; kuru temizlemeye verilecek takım elbiseler, puanlanacak sertifikalar, hazırlanılacak excel sunumları, sosyalleşilecek ortamlar... yani yapılacak bir dünya iş varken aklımda sadece çantamı alıp çıkmak var. sonuç aldıkça insanı daha da şevklendiriyor özellikle ilk üç beş gündeki uyuşmalar ağrılar bittikten sonra eğlenceli hale bile gelmeye başlıyor vücut geliştirme olayı.

tek olumsuz yanı beslenmeye de pür dikkat etmek gerekiyor :@ ne olurdu bi yandan vücut geliştirme aletlerine abanıp diğer yandan içinde yok yok olan bir izmir kumruyu götürsem he nolurdu?

şöyle susamlı koskocaman bir kumru ekmeğin içine; sucuk, salam, sosis ve üzerinde yine komacan bir parça olacak şekilde kaşar peyniri bol mayonez ve ketçapla üzerinde taptaze domates ve acı yeşil biber..yanında ise o anki ruh halime göre; pepsi, ayran veya sıcacık bir çay :D gece gece bile aklıma gelip canım çekiyor...kendine gel erkan :@ nisan ayına kadar 72 kilo olunacak-_-

an itibari ile kumru türü yiyecekleri hafızamdan siliyorum...kumru sandviç yerine başka şeyler düşünmeliyim..hmmm...

diyetten önce:
-kumru?
-bir yiyecek ismi. (olsa da yesem iki üç tane)

diyet sırasında:
-kumru?
-ordu'nun bir ilçesi. (beynimden yemekle ilgili her şeyi atmalıyım)

diyet sonrası:
-kumru?
-bir kız ismi. (çıktığı var mıydı acaba?)

bu arada plaza'daki bir kız bana "hasselback potatoes" diye birşey getirmişti aylar önceee, sonra tarifini alıp evde de anneme yaptırmıştım, bak diyete girdim ya aklıma o geldi durduk yere:@ bilmiyorsanız google da aratın, muhteşem bir patates yemeği bu...

madem sandviç olan kumruyu unuttum aklıma ne geldi; işten her gün hemen hemen aynı saatte çıkıyorum. bir gün öyle aval aval işyerinin arkasındaki ağaçlara bakarken bir çift kumru gördüm. o soğuk havada yan yana güzelce sokulmuş mutlu mesut konuşmadan oturuyorlardı. ertesi gün aynı saatte aynı ağacın aynı dalının aynı yerinde yine ikisi vardı. bir sonraki gün de... her gün durup biraz izlemeye başladım onları. aklımın bir köşesinde de fotoğraflarını çekmek var. ama sürekli unutuyorum, onları izlemek resmen büyülüyor beni. bir süre sonra kumrulardan biri kayboldu. diğeri tek başına rutini devam ettiriyordu. "öldü belki de eşi." diye düşündüm. meğer küsmüşler :Dte allam. kaybolan geri döndü bir süre sonra. en sonunda bu pazartesi yine bi bahane bulsam da iş çıkışı mideye leziz şeyler gömsem diye düşünür şekilde işe gelirken bir de baktım ki o ağacın o dalını budamışlar. unutmuşum, yılın bu zamanlarında ağaçlar, güller budanır hep.
ama ben hala iş çıkışı gökyüzüne baka baka yürüyorum. belki gelip bir üst dala yerleşirler diye. çünkü o kumrucukları görünce anneşii geliyore aklıma..

küçükken bir hikaye anlatmıştı annem. bir sabah balkona konan kumrular beni uyutmamış, çok sinirlendirmişlerdi :@ annem de onun üzerine bu hikayeyi anlatmıştı. ne zaman kumru görsem ve guguk seslerini duysam, o hikaye gelir aklıma. hikaye şu;

eski zamanlarda , bir köy evinde büyük kazanlarla yağ kaynatılmaktadır. kazan ateşte kaynarken, evde dolaşan veletlere anneleri;

"ben yan komşuya gidip gelicem, sakın ha kazana yaklaşmayın " diye .. sıkı sıkı tembihlemiş.

fakat yaramaz çocuklar annelerinin sözünde durmayıp, kazanın etrafında oynamaya başlamışlar..

tabi olan olmuş ve kazan bir anda devrilmiş. ateşin üzerinde içinde yağ dolu kazan devrilince , çocuklar önce can havliyle kaçışmış.. sonra da annelerinin korkusundan birden kumruya dönüşmüşler.

kumruya dönüşen çocuklar yan komşunun bahçesindeki ağaca tüneyip.. mahçup mahçup şu şarkıyı mırıldanmaya başlamışlar..

guu guuu guk
guu guuu guk
yağ döktük
çok korktuk
biz kaçtık

o gün bugündür kumrular hep bu şarkıyı söylerler.

eğer bir yerlerde kumruların guguklamasına kulak misafiri olursanız , bir de bu tekerlemeyi hatırlayarak dinleyin, sizde duyacaksınız bu şarkıyı. ben de taam unuttum kumru sanviç'i, soslu mantıyı, spagethiyi :'( ühüü aha da mesai bitmek üzere, yavaş yavaş toparlanalım...yeme erkan..yeme...lütfen yeme...72 kilo:@

1 yorum:

  1. Merak ettim neden yazmıyorsun artık? Türkiyeye mi döndün? Çok güzel bi bloğun var nerdeyse tüm yazılarını okudum gayet bilgilendirici.kore hakkında merak ettiğim her şeyi öğrenmiş oldum sayende.hala ordaysan yazmaya,yaşadıklarını anlatmaya devam etmelisin.teşekkürler erkan!!

    YanıtlaSil